İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu Hayvan Hakları Kulübü, Türkiye’nin en büyük barınağı olan Pako Sokak Hayvanları Sosyal Yaşam Kampüsü'ne, tesisin mimarı Mert Uslu eşliğinde 25.01.2023 tarihinde ziyarette bulundu. Yetkililerden tesis ile ilgili bilgi alan kulüp üyeleri, ziyaretleri sırasında köpekleri gezdirip, onlarla sosyalleştiler. Şu anda üç yüz dolaylarında köpeğin bulunduğu kampüste sahiplenilmeyi bekleyen köpekler için çağrıda bulunan kulüp üyeleri Uslu’ya tesisi ayrıcalıklı kılan mimari niteliklerine dair sorular yöneltti.
Sizce, Pako Sokak Hayvanları Sosyal Yaşam Kampüsü'nün çok beğenilmesinin ardında yatan etmenler nelerdir sizce?
Öncelikle böyle düşünmenize sevindim. Buranın sadece köpeklere has barınaklar olarak değil, aynı zamanda onların rehabilite edileceği, ziyarete açık mekânlar olarak kurgulanması, alışılmışın dışında canlı ve çevre dostu tasarımı ile verdiği “Satın alma, sahiplen!” mesajı sayesinde projenin beğenilmesine sebep olmuş olabilir. Bu noktada, mimarlığın sadece insanlar için olmadığını ve mimarlık disiplininin özünde yatan kapsayıcılık özelliğiyle içinde bulunanı ayrıştıran değil, yarattığı mekânsal örüntü aracılığıyla köpek-insan etkileşimine zemin hazırlayan bir senaryonun da var olduğu söylenebilir.
Proje teklifi size yöneltildiğinde ilk düşündüğünüz neydi?
Ofis olarak çok farklı işleve sahip işler üretiyoruz. Sokak hayvanları için özellikle ülkemizdeki sorunlar göz önüne alındığında, bu projenin parçası olmak çok heyecan vericiydi. Başlamadan önce uzun bir hazırlık süreci geçirdik. Projeyi hiçbir zaman yalnızca bir köpek barınağı olarak görmedik. Hep sonuç ürünlü bir rehabilitasyon ve sahiplendirme merkezi olarak hayal ettik.
Tesis hakkındaki detayları belirtebilir misiniz?
Projelendirme süreci, 2017 yılında tamamlanıp 2021 yılında faaliyete geçti. 74.850 m2’lik alanın içine 29.916 m2’lik bir tesis yapıldı. Pako, köpeklere özgü olarak; onların özelliklerine göre kurgulanarak üç bin köpek kapasiteli olacak şekilde tasarlandı.
Bir tasarımcı olarak sizce, Pako Sokak Hayvanları Sosyal Yaşam Kampüsü'nün en dikkat çekici yanı nedir?
Tasarım aşamasında çok zaman harcadığımız insan – köpek etkileşimi olgusu, projenin en önemli unsuru bana göre. Şu anda da aktif olarak ziyaretçiler tam olarak bunu yaşıyor olmalılar. Türkiye’deki barınaklara gittiğinizde köpeklerin ve barınakta görevli kişilerin psikolojilerinin olumsuz yönde etkilendiğini net bir şekilde görebilirsiniz, ancak Pako’da mutlu bir birliktelik var.
Hangi tasarım ilkelerini dikkate alarak çalıştınız?
Sürdürülebilir tasarım ilkeleri en önemsediğimiz unsur. Buna ek olarak mekâna yönelik birimlerin oluşumu ve bu birimlerin bir araya gelişlerindeki oran, birlikte oluşturdukları düzen, araziye yayılımdaki denge ve bütünlük en çok gözettiğimiz tasarım ilkelerindendi.
Tasarımı yaparken temel hedefleriniz nelerdi?
Yapısal düzlemde nitelikli mimarlık yapmak en temel hedefimiz olmakla birlikte bu proje özelinde mimari kurguyu etkileşimin üzerine oturttuk. İnsan-köpek, doğa-köpek, köpek-köpek ve köpek-yaşam kampüsü etkileşimleri, bu proje kapsamında en önemsediğimiz konulardı. Söz konusu etkileşimler üzerine yaptığımız sorgulamalar; birimlerin mekânsal tasarımını, boyutlarını, birleşim biçimlerini, araziye oturma düzenlerini ve sonuç olarak mekânlar arası kurgunun tamamını etkiledi.
Sizce Pako Sokak Hayvanları Sosyal Yaşam Kampüsü içinde kalorifer peteği ya da yerden ısıtma sistemi bu uygun olur muydu?
İlk önerimizde özellikle yerden ısıtma yapmayı kurgulamıştık. Fakat veterinerlik birimi tarafından üç bine yakın köpeğin yerden ısıtma ile hastalıkları çok çabuk bulaştırıp yayacağı konusunda uyarıldık. Ama elbette şu anki şartlarda yeterli bütçe ayrılması halinde köpeklerin soğuktan etkilenmemesi için kalıcı çözümler üretmek de mümkün.
Pako Sokak Hayvanları Sosyal Yaşam Kampüsü'nü ziyaret ediyor musunuz?
Evet, sık sık ziyaret ediyorum. Hatta kızım da oraya gitmek için can atıyor. Bazı köpeklerin kendisini beklediğini düşünüyor. Pako’nun yetişkinlerin yanı sıra çocuklar için de köpeklerle iletişim kurabilecekleri bir alan yaratmış olması arzuladığımız temel hedeflerdendi.
Ziyaret gözlemleriniz nelerdir?
Ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomik şartlar sebebiyle projenin uygulama aşamasında yüklenici firma işi yürütmekte çok zorluk çekti. Bu süreçte projenin nitelikli uygulanmasına yönelik olarak inşaat kontrolörlüğümüz de maalesef yoktu. Haliyle projedeki bazı unsurlar da yapılamadı. Açıkçası bunun eksikliğini fazlasıyla hissediyorum. Yeşil alanların arttırılması ise en büyük dileğim diyebilirim. Bunun dışında kampüs, yeni yeni hayat buluyor. İlk etapta sadece yavru köpekler vardı mesela. Zamanla ise engelli köpekler ünitesi de faaliyete geçti. Umarım sahiplendirme hedefimiz artarak devam edecektir.
Özellikle bu proje özelinde, çalışmanızı yaparken kullandığınız kaynaklar nelerdir?
Köpekler ve günlük rutinleri üzerine kitap başta olmak üzere birçok basılı kaynak okuduk, araştırmalar yaptık. Bizlere öncülük etmesi, fikir vermesi adına da konuyla ilgili örnek projeleri ve yurtdışı çalışmalarını da inceledik.
Proje öncesi araştırma yaparken keşfettiklerinizden bahsedebilir misiniz?
Köpeklerin renkleri ayırt edemediklerine dair yaygın olan kanının aksine köpekler renkleri tanıyorlar, Sadece renk tonlarını biraz daha az görüyorlar. Mavi ve yeşil renkler köpeklere doğal ortamı çağrıştırdığı için onları sakinleştirdiğini öğrendim.
Projenin inşa ve uygulama aşamasında zorluk yaşadınız mı? Projeden bağımsız değişiklikler oldu mu?
Kamuya ait projelerin uygulanmasında kontrolörlük hizmeti olmadıkça tasarlanan mekânın inşa edilmesi sürecinde mimarın rolü ne yazık ki azalıyor. Bu proje özelinde ele alınacak olursa; Türkiye’deki mevcut ekonomik şartlar ile yükleniciye ait ekonomik zorlukların, projenin uygulanma sürecini yavaşlattığı ve hatta zaman zaman durdurduğu söylenebilir. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen İzmir Büyükşehir Belediyesi tesisin faaliyete geçmesinin gecikmemesi adına bazı eksikleri göze alarak tesisi hizmete açtı. Haliyle bu noktada mimari projede olduğu halde, uygulanamayan çok fazla mekânsal unsur da tamamlanamamış oldu. Bunlar en başta; köpekler için oyun alanı, idari bölümlerde önerilen iç mekân malzemeleri, yeşil amfi olarak sıralanabilir.
Bu projede yer almak, sizin hayvanlara olan bakış açınızı değiştirdi mi? Sokakların hayvanların yaşaması için uygun yerler olduğunu düşünüyor musunuz?
Bu konuya yalnızca sokak hayvanlarının kentlerde yaşaması doğru mu diye bakmamak gerek bana kalırsa. Canlıların yaşam alanlarına kentleri inşa edip; sokaklar, hayvanların yaşaması için uygun mu diye irdelemek düşündürücü. Her yer canlıların yaşam alanı olmalı neticede. Mesele, o alanların tam olarak onlar için yaşanılabilir kalıp kalmadığı. O yüzden de sokaklar, kentleşme olurken hayvanların da yaşam alanları gözetilerek onlar için daha uygun hale getirilmelidir.
Peki bir cümle ile özetlemek gerekirse, sizin için Pako Sokak Hayvanları Sosyal Yaşam Kampüsü nedir?
Köpeklerin huzurla yaşadığı, bünyesinde çalışan insanların özveriyle işlerini yaptığı, köpeklerin sahiplenilmesini teşvik eden ve onlarla zaman geçirme deneyimine aracılık eden bir mekân olarak tasvir edebilirim.